Geceleri sürekli bölünen uykunun ertesi gün hissedilen yorgunluktan çok daha derin ve kalıcı bir bedeli olduğu bilimsel araştırmalarla gözler önüne serildi. Bilim dünyası, uyku sağlığının, beynin kronolojik yaşından bağımsız olarak biyolojik yaşını sessizce değiştiren anahtar bir faktör olduğunu belirledi.
Uyku kalitesindeki küçük ama düzenli aksaklıkların, beyni normal yaşlanma hızının ötesine taşıyarak bilişsel işlevlerde gözle görülür bir gerilemeye yol açtığı ortaya çıktı.
BİYOLOJİK SAAT BİR YIL İLERİ FIRLADI
Saygın bilim dergisi Neurology’de yayımlanan dikkat çekici bir çalışma, düzensiz uyku döngülerinin beyin üzerindeki yıkıcı etkilerini somut verilerle destekledi.
Johns Hopkins Üniversitesi’nden Nörobilim Uzmanı Dr. Adam P. Spira liderliğindeki araştırma ekibi, 60 yaş üzeri binlerce gönüllüyü kapsayan geniş bir kohort üzerinde incelemeler gerçekleştirdi.
Araştırmacılar, gecede dört veya daha fazla kez uyanan ve uyku döngüsü sürekli kesintiye uğrayan katılımcıların bilişsel test sonuçlarının, kesintisiz uyuyan aynı yaştaki bireylere göre belirgin ölçüde düşük olduğunu gözlemledi.
Dr. Spira, bulgulara ilişkin yaptığı açıklamada, “Uyku bölünmesi yaşayan bu grubun bilişsel performansının, gerçek yaşlarından bir yıl daha yaşlı bir beynin tipik göstergeleriyle eşleştiğini saptadık. Bu durum, uyku kesintisinin sadece yorgunluk değil, aynı zamanda hızlandırılmış nörodejenerasyon anlamına gelebileceğini gösterdi” ifadelerini kullandı.
“DEMANS İÇİN KAPIYI ARALIYOR”
Öncü nörobilim uzmanları, bu bulguların Alzheimer ve diğer demans türleri ile mücadelede yeni bir cephe açtığı görüşünde birleşti. Kaliforniya Üniversitesi’nden (UC San Diego) Demans Araştırmaları Merkezi Direktörü Dr. Robert Knight, düzensiz uykunun beynin “temizlik” mekanizması olan glimfatik sistemi bozduğunu ifade etti.
Dr. Knight, “Derin uyku aşaması, beynin gün boyunca biriken toksik proteinleri, özellikle de amiloid plaklarını temizlemesi için kritik öneme sahiptir. Uyku sürekli bölündüğünde, bu temizlik süreci aksar ve toksinler birikmeye devam eder. Bu birikim, uzun vadede demans patolojisinin temelini hazırlar. Kötü uyku hijyeninin, demans için bir ‘risk faktöründen’ ziyade, doğrudan bir tetikleyici olarak ele alınması gerektiğini vurguladı” dedi.
Uluslararası Uyku Vakfı’ndan (NSF) Klinik Psikolog Dr. Aric Prather ise bu durumun geri döndürülebilirliği konusunda umutlu konuştu.
Dr. Prather, “İnsanlar uykularının kalitesini iyileştirmek için müdahale ettiklerinde, bilişsel işlevlerde hızlı bir iyileşme gözlemliyoruz. Beyin şaşırtıcı bir esnekliğe sahiptir, ancak öncelikle kesintisiz uykunun önemini kabul etmeliyiz” şeklinde görüş bildirdi.