KKTC Meclisi’nde bütçe görüşmeleri sırasında Kıbrıs konusunda yaşanan tartışmalar, sadece hükümetle muhalefet arasındaki ideolojik çelişkileri açığa çıkarmadı; aynı zamanda Ankara-Lefkoşa hattında uzun süredir fısıltıyla konuşulan ama bugün artık yüksek sesle sorulan kritik bir meseleyi de yeniden gündeme taşıdı: Türkiye’nin KKTC’deki farklı siyasi aktörlere farklı mesajlar verdiği iddiası. Ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekillerinin Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na yönelik pazartesi mecliste yaptıkları eleştirilerde, federasyon siyasetinin de “Türkiye ile istişare içinde savunulduğu” yönündeki tartışma götüren çıkışları, dış politikada çok daha karmaşık bir denklemin işlediğini göstermektedir. Hükümet ise tam tersine, iki devlet ve egemen eşitlik siyasetinin Ankara ile tam uyum içinde yürüdüğünü belirtiyor. Her iki tarafın da “Türkiye bizim çizgimizi destekliyor” iddiasında bulunması, doğal olarak şu soruyu gündeme taşıyor: Türkiye, KKTC hükümetine başka; Cumhurbaşkanlığı’na başka bir siyaset mi uyguluyor? Bu sorunun sorulmasının sebepleri var ve bunlardan en çok konuşulanı, son Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkan tablodur.
Türkiye’nin seçim stratejisi: uluslararası baskıyı dizginleme hesabı mı?